ORHAN BURSALI -31 Ekim 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

 

Almanya: Türkçeyi Unutmak; Parti Üyeliği Nedir?

"Davutoğlu, Stratejik Derinlik kitabında, Türkiye’nin dış politikada saydığı yeni politik ilkelerini arasında demokrasi ilkesine değinmez. bir iki yerde demokrasi kavramı geçer; oysa bugün Suriye’de "demokrasi"yi ön plana çıkartıyor, ne dersiniz?

Daha onlarca soru...

Türkiye’de seçim sisteminin dinsel, etnik kimliğe dayalı yapısının kırılma ve demokratik ve bütünleştirici değerlere dayalı hale gelme olasılığı var mı?

OECD ülkeleri arasında gelir dağılımının en eşitsiz olduğu ülke Türkiye; neden böyle bir durum başka ülkelerde büyük tepkilere yol açabilirken Türkiye’de seçmen vurdumduymaz?

Arap Baharı’nın Türkiye üzerinde etkileri olabilir mi?

Meclis’te kurulan Anayasa Komisyonu’na CHP’nin katkı vermesi konusunda ne düşünüyorsunuz?.."

***

Münih’de Alman Sendikalar Birliği’nin salonunda, seçkin bir dinleyici kitlesi ile sohbet ediyoruz; 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı etkinliği. Münih Türkiye Halk Derneği başkanı Necip Şahin ve arkadaşlarının davetlisiyim. Almanya bu derneklerin çatı örgütü ise "Sosyal Demokrat Halk Dernekleri Federasyonu.. "

Derneğin ilginç yönü, yönetimin fabrika ve benzeri yerlerde çalışanlardan oluşması. Necip Şahin örneğin BMW’de İşçi Temsilcisi. 3 çocuğunu yetiştirmiş, güzel Türkçe konuşuyorlar. Görkem, biyoenformatik okuyor! Ömer Kara çocuklarıyla gurur duyuyor: Kızı Fatma hukuku bitirdi, şimdi staj yapıyor ve Münih’te ilk Türk kız savcı olacak!

Bizim zamanımızda, Almanya’da örgütlenme genellikle devrimci öğrencilerin girişimiyle sürerdi. İşler tersine dönmüş! Çalışan kesim, öğrenci arayışında!!

***

Çoğu Alman Sosyal Demokrat Parti’ye üyeler! Söz parti üyeliğinden açılmışken: Ayda 5 Avro aidat ödüyorlar! Tıkır tıkır işleyen bir sistem! "Bize partiden her ay en az 4 elektronik posta gelir. Davet ediliriz çeşitli etkinliklere. Görüşlerimiz sorulur. Parti içi seçimlere katılmamız istenir.. Bize sürekli olarak parti üyeliğimiz anımsatılır."

! Baykal’la yıllar önce hem aidat hem de parti ile üyeler arasında haberleşme sorunları için önerilerde bulunmuş, ilgilenen olmamış.CHP’ye de üye olan Necip Şahin, bunca yıldır partiden tek mesaj bile almamış

CHP’nin onyıllardır dingonun ahırına benzediğini, ilgisiz tonlarca kişinin parti içi seçimler için üye kaydedildiğini, parti ile üyeleri arasında organik bağın hemen hiç düzeyinde olduğunu bilen bilir! Üyeler, insanları yönetime seçmek için varlardı.. Şimdi ne değişiyor, dışarıdan bilemiyoruz..

Türkçe

yeni nesiller için ciddi bir sorun. Almanlar eğitimde çocukların Türkçe öğrenmesi için, bazı denemeleri saymazsak, okullarda bir sistem kurmaktan kaçındı. Sonuç: Çocuklar genellikle Türkçeyi Almanca ile karışık konuşabiliyorlar. Dolayısıyla, bu çocukları izleyen nesilden önemli bir kesmin Türkçeyi hiç konuşmayacakları varsayılabilir.Türkçe

Böylece Türkçe ve kimlik, küçük bir nesil zinciri içinde unutulma riski ile karşı karşıya..

Şüphesiz, Alman devleti ve yönetiminin istediği de bu. "Entegrasyon-entegrasyon!!" diye acele ile bastırmasalar, zaten eğitim politikalarıyla, epey bir Türk nüfusu Almanlaşmış olacak!

Almanlar acaba şunu mu tercih ediyor: Türklüğünü unutmuş ama müslüman bir Alman nüfusu!? İki yıl önce Duisburg’ta büyük caminin açılışına katılan Alman İçişleri Bakanı "Almanya’da daha çok sayıda cami kurulmalıdır..." demiş!

FAY KIRIĞI KORUNMALI

Van depreminde yarım metre genişliğinde ve bir metre derinliğinde fay kırığının fotoğrafını gördüm. Bizde bu kırıklar hemen yokedilir.. Aslında bu kırıkları tam yerlerinde korumanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bunu, Kocaeli depremi için de yazmıştım.. Bu kırıklar kaybolmasın demiştim.

Küçük bir koruma önlemi alınabilir çeşitli yerlerde. Hem deprem konusunu canlı tutar, hem de meraklıların gezisine vesile olur..

1870 yılında ulusal bütünlügünü saglamış Almanya´nın 1945´e kadar olan sürecinde büyük bir devlet olma özelliklerini yerine getirdigini, bununla beraber endüstri alanının birçok dalına liderlik yaptıgını görmekteyiz.

Ikinci Dünya Savaşı sonrası yeni dünyadaki gelişmelere göre Almanya´da yerini almıştır ve galip devletler, Almanya´da iki devlet olmasının politikalarını yapmışlardır.

1949 – 1990 yılları arası dünya politikasında iki tane Alman devleti mevcuttu. Türk toplumunun Almanya´ya insan gücü göçünün başladıgı 1961 yılında yapılan „Berlin Duvarı" soguk savaş döneminde, Dogu ile Batıyı birbirinden ayırmanın simgesidir. Sonraki yıllarda „utanç duvarı" olarak anılmıştır.

Diger taraftan Berlin duvarı, iki kutuplu dünyayı çok iyi bir şekilde anlatan ve iki bloklu dünyaya nasıl etki yarattıgının simgesidir. Aynı ülke toprakları üzerinde dili ve kültürü aynı olan insanların ayrıştırılmasıdır.

Bu durumu yıllarca konjuktürel bir oluşum olarak göstermeye çalışsada Almanya, esasında sahip oldugu kurumsal demokrasisinde açıklamasını bulmakta yıllarca zorluk çekmiştir. Aynı ülke insanlarını bir duvar çekerek, dünya konjüktürü bunu gerektiriyordu diyerek "öteki" anlamına getirmek Avrupa´nın sahip oldugu ve savundugu degerlerinede ters düşmüştür.

Avrupa burda demokrasi sınavından geçememiştir. Insanlık onuru, fikir kavgası ve aydınlık bilinci kabul edilmeyecek bu durumuda 21 yıl önce aşmıştır.

 Erdal TEKİN (Genel Sayman)

YOBAZ KIYIM (02.07.2011)
Tarihçiler, ilk medeniyetlerin Anadolu toprakları üzerinden başladığını yazarlar. O topraklar üzerinde pekçok değişik kavimlerden, dinlerden insanlar yüzyıllarca bir arada, barış içerisinde yaşamayı başarmışlardır.  Ne yazık ki aynı topraklar kimi bağnaz, gerici, kendisi gibi düşünmeyenlere acı kıyımlar yapanları da gördü.
O faşistler, 2 temmuz 1993 de yalnız oradaki 35 aydını yakmadılar, insanım diyen, temel ilkesi yalnızca insanlığın barış ve özgürlüğü olan tüm insanlığın da yüreğine, unutulmayacak bir kor bıraktılar. Son yıllarda çeşitli açılım söylemleriyle bu kara lekeyi unutturmaya çalışanlar yanılıyorlar. Sivas katliamını yapan gerçek katiller cezalarını çekmedikçe, bu yara kapanmaz. Laikliten uzak, din ve etnik içerikli siyasetler var oldukça da, bu yobaz tehditler kaçınılmaz olmaya devam edcektir.
Ya Anadolu toprakları üzerinde yaşayan ve bu bağnazlığa tanıklık etmiş herkes, kendi kendisiyle yüzleşecek, tarihin bu yüzkarasını ortaya çıkarmak için çaba harcayacak, ya da bu kara günü bize yaşatanların yobaz lekelerini yüzyıllarca taşıyacaklar.
Temel ilkesi  insan hak ve özgürlükleri olan Sosyaldemokrat Halk Dernekleri Federasyonu (HDF) olarak 2 temmuz 1993 yılında yapılan yobaz kıyımı yapanları ve bugüne kadar, yapanlara gerekli yaptırımları yerine getirmeyenleri de kınıyoruz.

Necip Şahin
HDF Genel Başkan Yardımcısı

HDF Basın Duyurusu  09.05.2011

Özgürlüğün, Eşitliğin ve Adaletin tarihi;
12 Haziran
Demokrasi toplumun özgürlük, eşitlik ve adaletilkelerini koruyan rejimdir. Huzur ve barışın ayar mekanizmasını oluşturan sosyal demokrasi, 1980 ihtilalilinden sonra kendini toparlayamamış ve olumsuz yansımaları günümüze kadar gelmiştir.
Sendikaların, meslek odalarının, sanayi kuruluşlarının, üniversitelerin ve  öğrenci derneklerinin devre dışı bırakıldıgı bir sosyal ortam aracılığıyla;  sosyal bilinci gelişmiş toplum yaratılmaması için her türlü adım atılmıştır.
Demokrasilerde ülkeleri ileriye taşıyacak olan Siyasi Partilerdir.
Günümüzde her demokrasinin esas faktörlerinden olan Devlette Güç Dağılımı  şu anki Türkiye’de görülmemektedir. Bu durumun sorumlusu devletin otoritesidir.
Oysa ki; devleti yöneten hükümet, kuvvetler ayrılığı esasını koruma ve yaşatma sorumluluğunu taşımaktadır. Bu temsili demokrasinin kuralıdır.
Avrupa´lı Sosyaldemokrat bir kuruluş olarak;
-    Devlette güç dağılımı prensibine tekrar işlerlik kazandırmak için,
-    Sedikalar, meslek odaları, öğrenci dernekleri ve diğer bütün sivil toplum kuruluşlarını çağdaş-etkin isleyişe kavuşturmak için,
-    Sağlam bir hukuk düzeninin kurulması için,
-    Bilimin egemen kılındığı bir toplum için,
-    Basın özgürlügünün oldugu bir ülke için,
-    Gelecege umutla ve güvenle bakabilen bir gençlik için,
-    Demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile çalıştığı bir Türkiye için,
12 Haziran genel seçimlerini önemli bulmaktayız.
Bu vesile ile Avrupa’daki ve Türkiye’deki tüm yurtseverleri ülke geleceğine sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Yönetim Kurulu
HDF – Sosyaldemokrat Halk Dernekleri Federasyonu 31. Genel Kurulu’nu 02-03 Nisan 2011 tarihinde Köln’de geniş bir katılımla gerçekleştirdi.

HDF- Genel Başkanlık görevini yaklaşık 20 yıldır sürdüren Ahmet İyidirli, HDF- Onursal Başkanlığına seçildi ve kendisine HDF Bölge örgütleri tarafından onur plaketi verildi. HDF’ye emeği geçen, başta Uğur Mumcu, Muammer Aksoy ve Bahriye Üçok olmak üzere, artık aramızda olmayan tüm eski HDF’li dostlar anıldı ve saygı duruşunda bulunuldu.
02. Nisan Cumartesi günü, HDF’nin çalışmaları değerlendirilip, ileriye yönelik öneriler sunuldu. Ülkemiz ve örgütlü olduğumuz ülkelerde, Sosyal Demokrat Parti ve kurumlarla ilişkilerimizi derinleştirilip, dünya görüşümüz doğrulrusunda daha aktif çalışmalar yapmamız benimsendi. Genel Yönetim’in, Büro, Dernek, Bölge Örgütleri ile daha yakın ve sıcak ilişkiler içeresinde çalışmalarda bulunması istendi.
HDF, dünya görüşü olan Sosyal Demokrasi gereği, dil, din, ırk ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin, bundan böyle de, demokrasinin geliştirilmesi, ırkçı ve her türlü ayrımcılığın önlenmesi için çalışmalarını sürdürecektir.
HDF’nin 31. Genel Kurulun’da yapılan seçimler sonucu, HDF Genel Başkanlığına İsmail Eren, Başkan Yardımcılıklarına, Figen Brandt (Frankfurt) ve Necip Şahin (Münih), Genel Sekreterliğe Şükrü Budak (Hagen), Genel Saymanlığa Erdal Tekin (Köln) ve üyeliklere Sibel Altunay (Augusburg), Makbule Sarak (Ulm), Nilüfer Acar (Mülheim), Adem Gündüz (Berlin), Oğuz Çelik (Hagen) getirildiler.
HDF’nin, Avrupada yaşayan göçmenleri, başta kadın ve gençlerimiz olmak üzere, çatısı altında örgütlemeye özen göstermesi ve demokratik, eşit haklar mücadelesinde daha etkin olmasını sağlayacak çalışmalar yapılması vurgulandı.
Göçün 50. Yılı çerçevesinde , göçmenler politikasında daha etkin olabilmek için, çalışmaların diğer ülke göçmenleri ile birlikte yapılması önerildi.
Ülkemizde yaşanan, AKP hühümetinin, başta yargı ve basın özgürlüklerinin yokedilmesi olmak üzere, antidemokratik yaptırımları eleştirildi ve buna karşı aktif çalışmalar yapılması kararlaştırıldı.
Diğer yandan, Japonya’da yaşanan kritik gelişmelerden sonra, neredeyse tüm ülkelerde atom enerjisi savunucuları geri adım atarken, AKP Hükümeti’nin sorumsuzca Türkiye’de planladığı atom santralları başta olmak üzere, benzeri tüm girişimlerin karşısında tavır alınmasına karar verildi.
Türkiye’nin içinde bulunduğu karanlıktan kurtulması için, CHP’nin, daha güçlü olması gerektiği, bunun için de eski-yeni tüm Sosyaldemokratları bünyesinde toplaması savunuldu.
Almaya’da eğitimdeki sorunlar tartışılarak, gençlerimize ve ailelerine bu konuda destek olunacak çalışmaların devam ettirilmesine ve eğitim politikalarının belirlenmesınde aktif rol alınmasına karar verildi.
Yurtdışında yaşayan yurttaşların, hem Türkiye hem de yaşadıkları ülkelerde seçme ve seçilme haklarının alınması konusunda, daha aktif çalışmalar yapılması kararlaştırıldı
HDF GENEL YÖNETİM KURULU

Newsletter / Haber bülteni

Lütfen bu formu gönderebilmek için tarayıcınızın JavaScript özelliğini açın.

Facebook